Özel öğrenme güçlüğü (disleksi) ve özel eğitim

Amerika ve Avrupada yüz yıldan uzun bir süredir araştırılıp incelenen bir konu olan özel öğrenme güçlüğü yani disleksi, ülkemizde henüz daha hem sağlık hem de eğitim alanında yeterli düzeyde bilinmemektedir. Yazımızda özel öğrenme güçlüğü (ÖÖG) disleksi hakkında bilgilerin yanı sıra, özel eğitim konularında da bilgiler vereceğiz. İşte, detaylar;

Disleksi hastalığı nedir

Disleksi hastalığı, konuşma, yazma, okuma, dinleme, matematik ve akıl yürütme gibi önemli yetenekleri kullanırken zorlanma ile ortaya çıkan bir öğrenme güçlüğüdür.

Disleksinin yeteri kadar tanınmamasından dolayı, öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklar ve gençler eğitimleri sırasında anlaşılamamakta, kabul görmemekte, başaramamakta ve örselenmektedirler. Özel öğrenme güçlüğü olanlar, bireyselleştirilmiş eğitim programı sayesinde özel eğitim ve psikoterapi tekniklerinden faydalanarak, zorlukları aşabilmekte ve öğrenme güçlüğü sorununu bir farklılık veya özellik olarak yaşayabilmektedirler.

Araştırmacıların bir kısmı öğrenme güçlüğü çekilen primer sorunlara odaklanmaktadır.

  • Okuma bozukluğunda Disleksi,
  • Yazı bozukluğunda Disgrafi,
  • Artimetik bozukluklarda Diskalkuli terimlerini kullanmaktadırlar.

Genellikle değişik ölçülerde üçü bir arada da bulunabilmektedir. Disleksi ve öğrenme bozukluğu, genellikle öğrenme güçlüğü ile aynı anlamda kullanılır.

Özel öğrenme bozukluğu; zekası normal veya normalin üstünde olan, ancak zekasına uygun şekilde bir performans gösteremeyen çocuklarda kullanılmaktadır.

Öğrenme bozukluğu ise; duyusal, fiziksel, ruhsal ve kültürel bir soruna bağlı olmaksızın okuma, yazma, matematik, mekanda yönelme, kendini ifade etme gibi konulardan herhangi birinde ya da tamamında zorluk yaşayan çocuklarda kullanılmaktadır.

Disleksinin görülme olasılığı

Tüm çocukların %50 kadarı okul dönemlerinde bir takım problemlerle karşılaşmaktadır. Bu çocukların %10-15’inde öğrenme güçlüğü görülmektedir. Bunun anlamı ise, 30 kişilik bir sınıfta 3-4 çocuğun, 20 kişilik bir sınıfta da 2-3 çocuğun öğrenme güçlüğü olduğudur.

ÖÖG’li bireylerin yaklaşık %25-30’luk bir kısmında da hiperaktivite ve dikkat eksikliği bulunmaktadır. Bu durumun görüldüğü kişilerin %75-80’lik kısmında ÖÖG sorunu vardır.

Disleksinin tarihçesi

Öğrenme bozukluğu vakalarının ilki, 1896’da Doktor Morgan tarafından konjenital kelime körlüğü tanısı kullanılarak yayınlandı. Dr. Morgan, 14 yaşında olan Percy’nin yaşıtları gibi sağlıklı olmasına rağmen, hiçbir kelimeyi doğru okuyamadığını ve hatasız bir şekilde yazamadığını görmüştür. Kendi adını bile Precy şeklinde hatalı yazdığını, ancak 785.852.017 sayısını hemen ve hatasız bir şekilde okuyabildiğini, artimetikte herhangi bir sorununun olmadığını belirtmiştir.

ABD’de Orton ve çalışma arkadaşları, 1925 senesinde herhangi bir zihinsel ve fiziksel sorunları bulunmadığı halde, okuma ve yazmayı öğrenmede güçlük yaşayan çocuklarla çalışmalar yapmışlar, gelişimsel kelime körlüğü, görsel algı ve görsel hafıza alanlarında fonksiyon bozukluğundan kaynaklandığını ve bu durumun gelişme gecikmesinden dolayı ortaya çıktığını ileri sürmüşlerdir.

1930 – 1940’lı yıllarda beyin ve davranış ilişkisi toğun bir şekilde araştırılmış, dikkat, hiperaktivite, duygusal sorunlar ve öğrenme bozuklukları konularında kavram karmaşasının ortaya çıktığı görülmüştür. O dönemlerde gerçekleştirilen çalışmalarda, öğrenme güçlüklerin nörolojik bir bozukluk olduğu ve beyinde meydana gelen hasardan dolayı geliştiği belirtilmiştir.

Disleksi türleri

Disleksi, 1987 hemisfer fonksiyonlarına dayanarak Bakker ve arkadaşları tarafından iki gruba ayrılmıştır.

  • Dilsel – Tip disleksi:

Adından da anlaşıldığı gibi ses-sembol eşleştirmelerinde güçlük çeken çocuklardaki disleksi tipidir. Oldukça yaygın olarak görülmektedir. Beynin sol tarafında oluşan sorunlar buna neden olmaktadır. Bu disleksi tipindeki çocuklar parçaları tek tek görmekte ve algılamakta sorun yaşarlar, harfleri ve sesleri birbirine karıştırılar.

  • Algısal tip disleksi:

Bu disleksi tipinde ise, kelimelerin bir bütün olarak algılanmasında sorunlar yaşanır. Bu durumdaki çocuklarda okuma öğrenilebilmektedir, ancak hızlı okuma konusunda sorun yaşayabilmektedirler. Bu durum çocuklarda daha az oranda görülür. Beynin sağ tarafının baskın olduğu vakalarda ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bu işlevsel bozukluk konuşma, okuma, yazma veya aritmetik beceriler için gereken bilişsel gelişmede gecikmelere yol açmaktadır.

ÖÖG ya da öğrenme bozukluğu konusundaki genetik çalışmalar, ailesel geçişin önemini belirtmektedir. 1985 yılında Vogler ve çalışma arkadaşları, disleksili çocukların ailelerindeki okuma bozukluğu öykülerini sorgulamış ve erkek çocukların %35-45’lik bir bölümünde, kız çocukların %20’lik bir kısmında pozitif aile öyküsü görülmüştür. 1988’de benzer bir çalışmada ise Smith ve Pennington, dislektik anne ve babaların çocuklarının okuma ve yazma bozukluğu ihtimalinin erkek çocuklarda %30-40, kız çocuklarda %17-18 civarında olduğunu belirtmişlerdir.

Öğrenme bozukluğu belirtileri

Öğrenme bozuklukları çocuktaki gelişimsel bir sorundur ve doğumla birlikte başlamaktadır. Çocuğun eğitim sürecinde edinilen bir sorun değildir. Okul öncesi dönemlerde çocuklar, akademik becerilerine temel olacak pek çok bilgi ve beceri sahibi olurlar. Ancak öğrenme bozukluğu riski olanlar, değişik alanlarda okul öncesi dönemlerde öğrenme problemleri yaşamaktadırlar.

Öğrenme bozukluğunda erken belirtiler (okul öncesi dönem)

  • Dil alanı; Dil gelişiminde gecikmelerin olması, kelimelerin doğru telaffuz edilmesinde zorluk, kelime dağarcığının yetersizliği, sözcük bulmada ve adlandırmada zorluk, temel nitelikteki sözcüklerin karıştırılması, hece çevirmek, kafiyeli sözcüklerde zorluk yaşanması, harf ses ilişkisinde zorlanma, peltek konuşma ve sözlü ifadede zorluk çekmedir.
  • Motor beceriler; Emekleme konusunda zorluk yaşanması, merdiven inip çıkmada zorlanma, çizim ve kopyalama konusunda isteksizlik, Bağcık bağlamada ve düğme iliklemede zorlanma, Makas, çatal ve kaşık kullanımında zorluk, kalem tutmada hata, geometrik şekilleri çizmekte zorlanma, top zıplatmada ve hareket halindeki topu tutmakta zorluk yaşama, düşünmeden hareket etmek, İp atlama ve bisiklet binme gibi aktivitelerde güçlük yaşamak.
  • Hareket alanı ve dikkat; Çocuğun dikkat gerektiren oyunları reddetmesi, konsantrasyonda zorluk yaşanması, aşırı hareketlilik, herhangi bir işi sürdürmede zorluk, koordinasyonda zorlanma, sakarlık, yönergelerin izlenmesinde zorluk ve unutkanlıktır.
  • Algısal alan; Bibirine benzer sembollerin ayırt edilmesinde zorlanma, farklılık ve benzerlik kavramlarının gelişmesinde zorluk, benzer seslerin ayırt edilmesinde güçlük, uyaranların sınıflandırılmasında, gruplandırılmasında ve sıralanmasında zorluk, ayakkabıları ter giymek, kitabın ters tutmak gibi yönlerin karıştırılmasıdır.
  • Diğer alanlar; Ön ve arka, önce ve sonra, renk ve sayı, el tercihinin gecikmesi, plan yapamamak, yaşıtlatı ile olan ilişkilerde zorluk ve ritm bozukluğudur.

İlköğretim dönemi disleksi

  • Zeka düzeyi; Çocuğun zekası normal veya normal düzeyin üstündedir.
  • Akademik başarı; Yaşıtlarına ve zekasına oranla okul başarısı düşük ya da inişli çıkışlıdır.
  • Okuma becerisi – Disleksi; Harf ve ses ilişkisi kurmada zorluk, harflerin karıştırılması, sözcükleri veya harfleri ayırırken zorluk, hecelerin ya da sözcüğün ters çevrilerek okunması, Harf ve sözcüklerin atlanması ya da eklenip uydurulması, okunan yerin kaybedilmesi, okumayı elle takip etme, satırların karıştırılması veya atlanması, okuduğunu anlamada ve anlatmada zorlanma, okumanın sökülememesi veya karıştırılmasıdır.
  • Yazma becerisi – Disgrafi; El yazısı okunaksızdır ve yazım yavaştır, bazı harfler, sayılar ve kelimelerin ters yazılması, Yazım sırasında bazı harfler ve heceler atlanır veya eklenir, Sözcüğü yazarken terse çevirir, Öğretmenin söylediğini veya tahtaya yazdığını deftere yazarken güçlük yaşar, Yazı yazerken kelimeler arasında boşluk bırakmaz, Kelimeleri 2-3 parça halinde yazar, Yazı defteri düzensizdir, El ve göz koordinasyonu kötüdür, Kalemi gereken şekilde tutamaz ve yazılı bir şekilde kendisini ifade edemez.
  • Aritmetik beceriler – Diskalkuli; Çocuk rakamları ter yazar, sayı kavramını ifade etmekte zorlanır, aritmetik sembolleri öğrenmekte güçlük yaşar, sayıları karıştırır, geometrik şekilleri çizerken zorlanır, Grafikleri ve kesirleri kavramakta zorluk çeker, Olasılıklar ve ölçüm hesaplarında zorlanır, zihinden çözebildiği halde çoğu problemi yazarak çözemez ve çarpım tablosunu ezber yapamaz.
  • Sıraya koyma; Günleri, ayları, yılları, mevsimleri, sayıları, alfabe harflerinin sırasını karıştırır, okuduğu bir hikaye veya öyküyü anlat dendiğinde başlangıcını ve sonunu karıştırır, yazılı bir şekilde düşüncelerini anlatamaz.
  • Algı sorunları; Görsel ve işitsel algı güçlüğü, sorunsal dokunsal algı güçlükleri, dokunarak ayrımlaştırmada ve tanımada zorluk yaşarlar. Dans etme ve ip atlama gibi kinestetik algı güçlükleri çekerler.
  • Dikkat hareket sorunları; Çocuğun dikkatinin kolayca dağılması ve kısa süreli olması, konsantrasyon güçlüğü, aşırı hareketli olması, bazen kısık sesle ama genellikle hızlı ve çok konuşmasıdır.
  • Duygusal ve sosyal problemler; Kendi akranlarına oranla daha çocuksu olurlar, akıllarına eseni yaparlar, eleştiriye gelemzler ve aşırı tepki verirler, dikkate almazlar ve öfkelenirler, ilişki kurma konusunda zorluk yaşarlar, hayal kurarlar ve dalgındırlar.
  • Çalışma alışkanlıkları; Verilen ödevleri eksik alır veya hiç alamaz, ev ödevlerini yavaş ve verimsiz bir şekilde yaparlar, ders yaparken sıklıkla ara verirler ve sıkılırlar, okuma ve yazma faaliyetlerinden pek hoşlanmazlar, başarısız olduklarında hevesleri çok çabuk kaçar ve kolayca vazgeçerler.

Yetişkinlerde öğrenme güçlüğü belirtileri

Yetişkin bireylerde öğrenme güçlüğü, öğrenme uyum davranışları da dahil geniş bir alanı etkiler. Eğitim, iş hayatı, sosyal yaşam alanları ve günlük rutinler yetişkin kişilerin güçlük çektiği alanlar olarak öne çıkmaktadır. İş yaşantılarında ve günlük hayatlarında kendileriyle aynı zeka düzeyine sahip akranları kadar ustalık sergileyemezler.

Belirtileri ise;

  • Düşüncelerini paylaşırken aceleci davranırlar,
  • İyi bir düşünce yapılandırması yoktur ve iyi şekilde ifade edemezler,
  • Problem çözme konusunda stratejileri iyi şekilde yapılandırılmamıştır ve mevcut stratejileri aynı anda hareket edemeyebilir,
  • Karar verme konusunda organizasyon bozukluğu yaşamaktadırlar,
  • Öğrenme güçlüğü olan bazı yetişkinler, derinden etkilendikleri için depresyona girebilmektedirler. Aşırı kaygı ve endişe duyabilirler, iş ve sosyal hayatlarındaki başarısızlıklar bu duygularının yükünü daha da ağırlaştırmaktadır. Hayatının geçmiş dönemlerinde öğretmenleri, yaşıtları ve ailelerince travmatize edilen yetişkinler, eleştirilerden dolayı yaşamları ve hassas doğaları sebebiyle çok fazla incinebilmektedirler.
Özel öğrenme güçlüğünde tedavi yöntemleri

Son dönemlerde öğrenme güçlüğü olan çocukların tedavisinde metakognitif yaklaşım benimsenmiştir. Bu kısaca “düşünmeyi düşünmektir”. Bu yaklaşım şekli ile düşünmeyi öğrenme, öğrenmeyi öğrenme, öğrenmeyi kontrol etme, bilmeyi düşünme ve bilmeyi bilme becerilerinin geliştirilmesi hedeflenir.

Metakognitif yaklaşımda amaç; Kişiye öğrenme sürecinde önceden sahip olunan bilginin farkında olma, bilişsel işlemenin farkında olma, anlamlandırma ve kontrol edebilen bir düşünme yetisi kazandırmaktır.

İşitsel algının geliştirilmesi için yapılan çalışmalar;

İşitsel algı ve işitsel hafıza ile ilgili problemi yok etmek için, kişiyle erken dönemden başlayarak sıkça yönerge algılama, verilen yönergeyi yerine getirme gibi çalışmalar çok iyi bir gelişme olmasını sağlamaktadır. Sınıf ya da ev ortamı buna göre düzenlenerek 5-10 dakika kadar peşi sıra çocuğa yönergeler verilmektedir. İlk aşamada, topu al, topu at gibi tekli yönergeler kullanılır. Sonrasında bu yönergelere masanın yanında dur, topu al sepete koy gibi kavramlar, yer ve yön sıfatları eklenir. Verilen örneklerde de görülebileceği gibi, yönerge sayısıyla birlikte betimleyici öğeler de artış göstermekte ve yönergelerin giderek zorlaştırılması sağlanmaktadır. Verilen yönerge sayısı üç ve üzerinde de olabilir.

Yönergenin haricinde diğer bir teknik de kelime hatırlatma oyunudur. Bunda çocuğun dikkati yapılan etkinliğe çekilmekte ve etkinliğin nasıl olacağı anlatılmaktadır. İstenirse önceden deneme de yapılabilir. Önceden belirlenmiş olan 3 kelimeyi sırasıyla söylemesi istenir ve kelime sayısı giderek çoğaltılır.

Ayrıca; 10-15 kelimenin olduğu bir liste yapılır ve çocuğa yüksek bir ses tonuyla okunur. Sonra çocuğun hatırladığı kadarıyla kelimeleri söylemesi istenir. Bu aşamada çocukların bir çoğu 2-3 kelime ancak hatırlayabilirler. Buradaki amaç, hatırladıkları kelime sayısının mümkün olduğunca çoğalmasını sağlamaktır.

Leave a Reply