Diyette Yanlış Bilinen Gerçekler

Diyet konusunda bilinen yanlışlar, Ciddi sağlık sorunlarına ve hatta ölüme bile neden olmaktadır. Zayıflamanın bu kadar gündemde olduğu günlerde, bu konu ile ilgili bilgi kirliliği oldukça artmış durumdadır. Diyet yaparken, bu bilgi kirliliğinden korunmamız için bir diyetisyenden yardım alınabilir. Bu şekilde, kişi doğru bir beslenme düzeni ile sağlıklı ve kalıcı bir şekilde fazla kilolarından kurtulabilir. Fakat uzmanların da sık sık belirttiği, diyet yaparken yanlış bilinen gerçekleri biz sizin için kısaca derledik. Bir diyetisyenle görüşmeden önce, bu bilgiler sizin için faydalı olabilir ve zayıflama sürecinize bilinçli bir başlangıç yapabilirsiniz.

1- Düşük yağlı yiyecekler sağlıklıdır;

Düşük yağlı yiyecekler, sanılanın aksine daha zararlı bir hale gelebiliyor. Bunun nedeni ise; “düşük yağlı” olarak satılan yiyeceklerde bulunan ve vücudumuz için çok zararlı olan katkı maddelerini barındırmasıdır. Uzmanlara göre yağ, insan vücudu için önemli bir unsurdur. Fakat her yağ değil. Genellikle önerilen yağların başında zeytinyağı ve fındık yağı gelmektedir. Tabi ki bu yağlar, pişirilme özelliklerine göre tercih edilmeli, çünkü kaliteli ve sağlıklı yağlar yüksek ısıya maruz kaldıklarında, yine sağlığımız için bir tehdit unsuru olmaktadır.

2- Az az ve sık sık yemek;

Çoğu kişi azar azar ve sık yemek yemenin metabolizmayı hızlandırdığına inanır. Hatta birçok diyetisyen ve hekim de bunu desteklemektedir. Ancak çoğu uzman, az ve sık yemek yemenin, insanı daha çok acıktırmaktan başka bir işe yaramayacağını belirtmekte. Ne kadar az öğün yapacak şekilde beslenirsek, o kadar az acıkırız ve şeker seviyemiz normal sınırlarda seyreder.

3- Kısa sürede kilo vermek sağlıklıdır;

Her gün çevremizde sürekli olarak duyduğumuz bir başka efsane de, kısa sürede kilo vermenin iyi bir şey olduğudur. Fakat çeşitli yollarla hızla kilo veren insanların, tekrar kısa sürede verdiklerinden de daha fazla bir şekilde kilo aldığını gözlemliyoruz. Alınan her bir kilo, vücudumuz ve kemiklerimiz için onlarca baskı yaratırken, bu hızla kilo alıp vermelerin sağlığı nasıl etkilediğini düşünebiliyor musunuz? İki haftada lahana çorbası içip, çeşitli detoks tarifleri uygulayıp 10 kilo verebilirsiniz. Ama bu esnada, bilinçsizce yapılan bu diyet yüzünden, vücut mineral ve sıvı kaybederek çok ciddi sağlık problemlerine açık bir hale gelebilir. Bu yüzden kilo verme sürecini zamana yayıp, sabır ve sağlıkla kalıcı bir hale getirmeliyiz. Kısacası, bir yaşam biçimi olarak benimsemeliyiz.

4- Glütenden kaçınarak kilo verme;

Eğer çölyak hastası değilseniz yani vücudunuzun glüten hassasiyeti yoksa, bu yöntem uzun soluklu olmayacaktır. Çünkü glütenin normal bir bünyeye herhangi bir zararı yoktur. Glütensiz beslenildiğinde kilo verilmesinin nedeni ise, bu uygulama sırasında işlenmiş ve hazır gıdalardan uzak durulması, sebze ve meyve ağırlıklı beslenilmesidir.

5- Arkadaşımda işe yarıyorsa bende de yarar;

Karakterimiz birbirinden ne kadar farklıysa, hepimizin bünyesi de doğal olarak birbirinden farklıdır. Bu durum göz önünde bulundurulduğunda, bir başka bünyede işe yarayan bir yiyecek sizin bünyenizde kilo vermenize yardımcı olmayıp, zararlı bile olabilir. Eğer alerjen bir bünyeye sahipseniz, bu tür diyet reçetelerini denememenizde fayda var.

6- Organik gıdalar sağlıklıdır;

Bir gıdanın organik olması, ne yazık ki onun sağlıklı olacağı anlamına gelmez. Organik olan gıdalar da şeker, tuz ve un gibi uzak durulması gereken maddeler içeriyor olabilir. Ya da alerjimiz olan bir gıdanın organik olması, o gıdaya karşı vücudumuzun gösterdiği tepkiyi yok etmeyecektir.

7- Agave şurubu, hurma şurubu, Hindistan cevizi şekeri, bal, esmer şeker ya da meyve şekeri, beyaz şekerden daha sağlıklıdır;

Maalesef bu düşünce, bir şehir efsanesinden başka bir şey değildir. Şeker, hangi formda olursa olsun şekerdir ve vücudunuz her türden şekere aynı tepkiyi gösterir. Yani şeker önünde sonunda yağa dönüşür. En masum şeker türü olarak gördüğümüz meyve şekeri olan früktoz, aslında karaciğer için toksik bir maddedir.

8- Badem veya Hindistan cevizi sütü inek sütünden daha faydalıdır;

Laktoza karşı intoleransı olan ya da vegan beslenenlerin yoğun olarak tercih ettiği badem ve Hindistan cevizi sütü gibi sütler, aslında protein miktarı çok düşük olan sütlerdir. Bu açıdan inek sütü ile kıyaslanmaları çok yanlış olur. Ayrıca bu tip sütler endüstriyel üretime girdiğinde, raf ömürlerinin uzun olması için pek çok katkı maddesi ilavesine maruz kalırlar.

Kaynak: Bu yazı, tavsiyeediyorum.com/makale_18978.htm kaynak alınarak özgün olarak oluşturulmuştur.

Leave a Reply