Kekemelik nasıl geçer, Kekemelik için tavsiyeler

Kekemelik ile ilgili bilinmesi gerekenler, anne ve babalar için tavsiyeler

Kekemelik ile ilgili bilinmesi gerekenler, anne ve babalar için tavsiyeler. İnsanlık tarihinin başlangıcından itibaren bilinen kekemelik, bir dil ve konuşma bozukluğudur. Çözümüyle ilgili üzerinde en fazla tartışma yapılan ve 250’yi geçen terapi konsepti geliştirilen bir problemdir. Kekemelik ile ilgili yapılan araştırma çalışmalarına rağmen, henüz daha çözümü hakkında net bir sonuç elde edilememiştir. İşte, kekemelik hakkında bilinmesi gerekenler;

Kekemelik nedir?

Kekemeliğin ne olduğunu söyleyebilmek pek de kolay değildir. Kekemelik ile ilgili araştırmalar gerçekleştiren bilim adamlarının farklı tanımlamaları vardır. Bilim adamları kekemeliğe neyin yol açtığı konusunda bir fikir birliğine varamadıkları gibi, tanımında da bir fikir birliğine varamamışlardır. Bu durumun en başta gelen sebebi, kekemeliğin kendi içinde herhangi bir tutarlılık göstermemesidir. Kekemelik nedir? sorusuna daha açıklayıcı bir tanımlama getirebilmek için, öncelikle akıcı konuşmanın ne olduğunu anlatmak gerekiyor. Akıcı konuşma ile ilgili en iyi tanımlamayı 1987 yılında Starkweather şu şekilde yapmıştır.

“Akıcı konuşma; Konuşma hızının, sürekliliğinin ve konuşmak için sarf edilen çabanın normal ölçülerde olmasıdır.”

Burada anlatılan akıcı konuşmanın en önemli özelliği olarak normal ölçüler gösterilmiştir. Normal dışı olan şey ise, konuşmak için gereğinden çok çaba harcanması, akıcılıkta aksaklıkların olması ve olması gereken hızın altında ya da üzerinde bir konuşma olmasıdır. Bu tanımlamalardan yola çıkarsak, kekemeliği konuşmanın normalliğini bozan etkenler olarak düşünebiliriz. 1995 yılında Bloodstein’in yaptığı bir tanımlamaya göre; kekemelik, istem dışı bir şekilde kelimelerin başında ya da içinde meydana gelen tutukluk, hecelerin ve sesin tekrar edilmesi ve çıkarılan seslerin uzatılması şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımlama oldukça yaygın bir şekilde kullanılıyor olsa da, kekemelikle ilgili sınırlı bir bilgi verdiği için eksik kalıyor diyebiliriz.

Buna bağlı olarak, Wingate’in 1964 yılında yapmış olduğu tanım, standart bir tanım olarak ele alınmaktadır. Bu tanımlamaya göre kekemelik, kişinin sözel ifade akışındaki kesikliklerdir. Bu kesinti özellikle tek heceli kelimelerde istemsizce oluşan, duyulabilen ya da duyulamayan tekrar etmeler ve uzatmalarla karakterize olur. İfade akışındaki bu kesintiler çok sık meydana gelmekte, açıkça baskın olup kolay bir şekilde kontrol edilememektedir.

Kekemeliğin karakteristik özellikleri nelerdir?

Kekemeliğin kaynağında çekirdek semptom olarak tanımlanan üç ana semptom bulunmaktadır. Bireylerin çekirdek semptomlardan kurtulmak ve kekelememek amacıyla geliştirmiş olduğu stratejilere eşlik eden semptomlar denmektedir.
Kekemeliğin çekirdek semptomları:
• Tekrar etmeler: Bunlar ses, hece ve kelimelerin tekrarlanmasıdır.
B… b… b… b… ben okula gideceğim.
Ben o… o… o… okula gideceğim.
Ben… ben… ben… okula gideceğim. Gibi.
• Uzatma: Kelimelerin başında ya da ortasında bir sesin uzatılmasıdır.
Bbbbbbbbbben okula gideceğim. Gibi.
• Tutukluk: Konuşma sırasında kelimelerden birinde aniden durmak. Bu durum daha çok büyük bir baskı nedeniyle meydana gelir ve sanki nefesini tutuyor gibi olur.
B——-ben okula gideceğim. Gibi.

Kekemeliğin eşlik eden semptomları

Bu, çekirdek semptomlar dışında olan sözlü ya da sözsüz bütün davranış şekilleridir ve tamamıyla bireyseldir. Çok fazla çeşitli olup bilinçsizce ortaya çıkabilmektedirler. İletişim yönünden bakacak olursak, eşlik eden semptomlar negatif olarak görülmektedir. Çekirdek semptomlardan çok daha fazla strese neden olurlar ve iletişim becerisini çok önemli boyutta aksatabilirler. Bunlar şu şekillerde kendini göstermektedir;
Duygu ve tutumlar:
• Psikolojik kasılmaların olması,
• Konuşma yapmayla ilgili korku,
• Konuşmacı olarak kendini başarısız görmek,
• Konuşa becerisinin değersizleştirilmesi,
• Başarısız olma korkusu.
Sosyal davranışlar:
• Konuşurken göz teması kurmaktan çekinmek,
• Tartışma, sohbet ve tanışma gibi konuşulması gereken ortamlardan kaçınmak.
Konuşma davranışları:
• Fısıldayarak veya bebek gibi yavaş bir şekilde konuşma şeklinin değiştirilmesi,
• Nefes alışının değiştirilmesi ve susma.
Dilsel davranışlar:
• Kelime kullanımından kaçınmak,
• Cümlelerin yarıda kesilmesi,
• Cümlelerin değişik şekillerde sonlandırılması.
Devinişsel davranışlar:
• Fiziksel kasılmaların olması,
• Ayak ve bacak sallama, saçlarla oynama, kafa sallama, el, kol ve yüz hareketleri yapmak.
Vegetativ tepkiler:
• Konuşurken yüz kızarması ve terlemeler.

Kekemeliğin sebepleri nelerdir?

Çok yönlü bir fenomen olan kekemelik, tek bir nedene bağlı olarak açıklanamamaktadır. 1995 yılında Motch, kekemeliğin çok yönlü oluşunu açıklarken mono faktöriyel ve multi faktöriyel nedenlerinin olabileceğini söylemiştir. Ayrıca psikolojik, nörolojik ve fizyolojik olduğunu da belirtmiştir. Bilimsel olarak gerçekleştirilen araştırmalarda birer teori olmaktan öteye geçememiştir. Bunun nedeni de hiçbirinin ispat edilememiş olmasıdır. Dolayısıyla, kekemeliğin sebepleri nelerdir sorusunun cevabı ispat edilememiş tezler nedeniyle oldukça zordur.

Kekemeliğin gelişimini etkileyen faktörler

Kekemeliğin gelişimini ve başlangıcını etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Ancak faktörlerin etkileşiminin ne olduğu da araştırılmış değildir. Bu faktörler üç grupta incelenmektedir.
1- Genetik yatkınlık ya da yatkın olma durumu dispozisyon,
2- Tetikleyici faktörler,
3- Dengeleyici faktörler.
Dispozisyon ( genetik yatkınlık-yatkın olma ):
Şimdiye dek kekemeliğe neden olan ya da kekemelikten sorumlu olan bir gen bilinmemektedir. Fakat, yine de bazı ailelerde kekemelik sorununun çokça yaşanması genetikliğin olduğuna işaret etmektedir. Bu bulgulara göre, kekeme olan bayanların erkek akrabalarında kızlara nazaran daha fazla kekemelik riski görülmektedir. Kekemeliği bulunan annelerin erkek çocuklarında kekeme olma olasılığının %36 civarında olduğu düşünülmektedir. Kekeme olan erkeklerin sayısının kızlara nazaran daha fazla olması, kekemeliğin genetik etkisini ortaya koyan bir göstergedir.

Tetikleyici faktörler:
Mevcut olan yatkınlığın bir olay sonrası açığa çıkmasına denmektedir. Ayrıca normal şartlarda ortaya çıkması kesin olan bir rahatsızlığın bir olay ile ilişkilendirilmesidir. Anne ve babalar kekemeliğin başlangıcı ile tetikleyen faktörleri birbirleriyle ilişkilendirirler. Bu ilişkilendirmenin sonucunda vardıkları sonuç kekemeliğin nedeni olarak düşünülür. Genellikle yeni bir kardeşin gelmesi, anaokuluna başlama, evin taşınması veya hastalıklar gibi çocuğun hayatında meydana gelen değişiklikler kekemeliğin ortaya çıkmasına neden olabilir. Tüm bunlara ek olarak genetik faktörlerin de unutulmaması gerekmektedir.
Dengeleyici faktörler:
Dengeleyici faktörler, çocuğun ve çevresinin kekemeliğe karşı gösterdiği tepkiler sebebiyle meydana gelirler. Yetiştiği aile ortamı, sosyo ekonomik ve iletişim koşulları gibi faktörler de olabilir. Bu faktörleri sıralamak gerekirse;
• Yemek saatlerinin değişkenliği ve birdenbire gerçekleşen seyahat planları gibi ailedeki düzensiz yaşantı
• Stresli aile yapısı, acelecilik, sürekli akraba gezmeleri ve her gün misafir ağırlanması, zaman baskısı olması
• Ailedeki fertlerin çok süratli konuşmaları
• Aynı anda birçok kişinin konuştuğu, gürültülü ve yüksek sesle konuşulan, çocuğun konuşmasına uygun olmayan ortamlar
• Çocuğun, varsa öteki kardeşleriyle yarıştırılması
• Sözünün sürekli olarak kesilmesi ve nasıl konuşması gerektiğinin söylenmesi
• Çocuğun güzel konuşmak için çabalaması ve mükemmeliyetçi bir yapısının olması.

Çocuklarda kekemeliğin başlaması

Kekemelik, istisnaları olmakla birlikte ilk olarak çocukluk çağında başlamaktadır. Kekemeliklerin yarısı 4 yaşından evvel, %75’lik kısmı ise 6 yaş öncesi başlamaktadır. 12 yaşından sonra nörolojik ve psikolojik kekemelikler dışında genellikle kekemelik gelişmemektedir.
2-5 yaşları arasındaki çocuklarda kelime ve seslerde takılmalar, cümlelere tekrar başlamalar, bir takım seslerde uzatmalar ve tekrarlamalar görülmektedir. Bu durum, genel olarak dil gelişimine bağlı kekemelik şeklinde isimlendirilmektedir.

Dil gelişimiyle ilintili akıcı konuşma bozukluğu

2-5 yaş arasındaki çocuklar dil gelişimi evresine girmektedirler. Bu süreçte, konuşma akıcılığı problemi ortaya çıkmaktadır. Konuşmaya başlarken ya da cümle içinde tekrarlamalar, cümle söylenirken uzun aralıklar vermek bu sürecin tipik özellikleridir. Bu sorunlar her kelimenin söylenişinde olabilir ve birkaç haftalık bir dilimde görülebilir. Sonrasında uzun müddet ortadan kalktıktan sonra, yeniden aynı belirtiler oluşabilir. Bunun gerçek kekemeliğin başlangıcı olarak görülmesi gerekmez. Kronik anlamda kekemeliğin gelişmesi psikososyal, fizyolojik ve psikolingustik etkenlerin bileşimiyle ilgilidir.

Kekeleyen çocuğu olan anne ve babalar için tavsiyeler:

Tavsiyeleri sıralamadan evvel bir noktanın üzerinde durmak gerekiyor. Çocuktaki kekemeliğin dil gelişimine bağlı bir kekemelik mi, başlangıç evresinde veya kronik bir kekemelik mi olduğu öncesinde bilinmelidir. Bunun nedeni kronik kekemeliği olan çocuklara aşağıdaki sıralayacağımız tavsiyelerin uygulanması hatalı olabilir.
Bu tavsiyeleri kesin olarak doğru algılanmaması gerekmektedir. Çünkü kekemelik çok değişik biçimlerde görülebilmektedir. Çocukların kişilikleri farklılık gösterir ve her çocuk aynı tepkiyi vermez. Genel geçerliliği olan tavsiyeler olsa da uzun deneyimlerin neticesinde ortaya çıkmış önerilerdir.

1- Kekemeliği olan çocuğunuzla doğal olarak göz teması sağlayın. Sürekli olarak onun gözlerine bakarak konuşursanız onu şaşırtırsınız. Normal biriyle nasıl konuşuyorsanız öyle hareket edin.

2- Ona konuşması için biraz zaman verin ve onun sözünü sakın kesmeyin. Tabi sınırsız bir şekilde konuşma hakkı olduğu anlamı da çıkarılmamalıdır. Her zaman onu dinleyemeyeceğinizi ve cümlesini bitirmesini bekleyemeyeceğinizi de bilmesi gerekir. Çocuğunuza zaman ayıracaksanız, gerçekten vaktiniz varsa bunu yapın. Mecburiyettenmiş gibi hareket ederseniz bunu hissedebilirler ve strese girerek kekelemeye başlarlar.

3- Onunla konuşurken yavaşça konuşun. Çünkü sizi iyi bir model olarak algılamasını sağlamalısınız. İlk zamanlarda güç olabilir, ancak çocuğunuza yardımcı olacak önemli bir noktadır. Ona okuma yaparken, yavaş konuşma alıştırması yapabilirsiniz.

4- Acelemiz olduğunda ve zamanımız olmadığında çok hızlı konuşabiliriz. Bu durum sizin yaşam temponuzu ve konuşmanızın üzerindeki etkisini ortaya koymaktadır. Yaşam temponuzu düşürmeniz gerekiyor mu diye kendinize sorabilirsiniz.

5- Onunla konuşurken zor ve uzun cümleler kurmayın. Söylemesi zor olan kelimeleri, uzun ve yan cümleciklerin olduğu cümlelerden kaçının.

6- Çocuğun kendi kendine konuşmasına destek vermelisiniz. Mesela; yemek masasında çocuğun ilgisini çekebilecek konulardan bahsetmeye başlayın. Bu sayede çocuğunuz kendi kendine bazı şeyler anlatmaya başlayacaktır. Ona soru sorarken, sorma biçiminize özen gösterin. Bugün ne yaptın anlat bakalım ile eğlenceli miydi? Ya da günün nasıl geçti? Gibi az isteme davranışıyla hareket edin ve sorun.

7- İletişim konuşmaktan müteşekkil olan bir eylem değildir. Sessiz olmakta farklı bir iletişim biçimidir. Çocuğunuzla oyun oynadığınız zamanlarda sözlü iletişim kurmak durumunda değilsiniz. Oyun oynarken susmak ta bir ifade şekli olabilir. Sessizliği çocuğunuz bozsun ve konuşmaya ilk o başlasın. Her şeyin kontrolünün onda olduğunu hissetmesini sağlayın.

Ayrıca kekemelik ile ilgili uzman görüşlerini izlemeniz yararlı olacaktır

Çocuklarda kekemelik nasıl tedavi edilir

Leave a Reply