Böbrek hastalığında erken tanı ve Böbrek hastalarında beslenme

Bugün artık kolay bir şekilde gerçekleştirilen serum kreatinin, idrar albümin testleri ve hesaplanmış glormerüler filtrasyon hızı böbrek yetmezliğinin erken tanısında kullanılmaktadır.

Böbrek yetmezliğinde erken tanı konusunda, böbrek fonksiyonlarının azalmasının erken tespit edilmesi gerekmektedir. Ancak erken dönem kronik böbrek hastalığı bulunanların çok büyük bir bölümü belirlenememiştir. Hastadaki böbrek hasarı veya böbrek bozukluğunun diğer bazı komplikasyonlarla kendisini göstermesine mani olacak gerekli tedavinin yapılması önemlidir.

Böbrek yetmezliği olanlarda beslenme:

  • Enerji; En önemli enerji kaynakları karbonhidratlardır. Protein kısıtlaması yapılan hastalara, beslenmelerinin %60-65’ine tekabül edecek şekilde bol miktarlarda verilmektedir.
  • Proteinler; Hastada anüri var ise 1-2 gün kadar hiç verilmemektedir. Oligüri varsa, BUN ve kreatin yüksek ise, GFR %25’in altında bir düzeye gerilemişse ve transplantasyon sonrası kronik rejeksiyon gelişmişse protein sınırlandırılır.
  • Yağlar; İdrarlar birlikte son ürünleri atılamadığından, anüri halinde bile sınırlandırılmaz ve enerjinin yaklaşık %30’u kadar hastaya verilebilmektedir. NS’de trigliserit düzeyler, fosfolipit ve kan kolesterol seviyeleri daha yüksektir. Bu durumun sebebi tam olarak bilinmemektedir.
  • Mineraller ve elektrolitler; Anüri ve oligüri halinde Na, P ve K sınırlandırılmaktadır. Na hipertansiyon ve ödem varsa da sınırlandırılır. Protein alımının uzun süreli sınırlandırılması demir alımının zorlaşmasına yol açar ve protein alımının arttırılması gerekir. Ayrıca diyet kalsiyumu da arttırılmaktadır.
  • Vitaminler; Hastaya yeterli miktarlarda vitamin sağlanmalıdır. Doku onarımının yapılabilmesi için A ve C vitaminleri, enerji oluşumu ve sinir sistemi için B grubu vitaminler, aktifleşme problemi için de D vitamini alınması gerekmektedir.

Akut glomerülonefrit:

Hastaya enerji için, günlük minimum 2.000 kalori veya 35 kal/kg verilir. Proteinler; Anüri durumunda 1-2 gün proteinsiz bir diyet, oligüri halinde de 0,1-0,2 g/kg protein verilir. Protein sınırlandırıldığında, %50-70 oranında hayvansal yüksek kaliteli proteinler verilmelidir.

Hastanın laboratuar bulgularında düzelme meydana geldiğinde protein alımı arttırılır. İdrar miktarında normalleşme olduğunda da protein normal düzeye indirilir. Protein alımı çocuklarda fazlaca sınırlandırılmaz ve karbonhidratlar da bol miktarda verilir. Yağlarda da sınırlandırılma yapılmaz ve bol miktarda verilir. Eğer oligüri ve anüri varsa sıvı alımı da sınırlandırılır. Oligüride K vitamini de sınırlandırılmaktadır. Eğer yüksek tansiyon ve ödem söz konusuysa Na da sınırlandırılır. Hastada hiperfosfatemi de bulunuyorsa P sınırlanmasına da gidilir. C vitamini alımının yanı sıra A, D ve B grubu vitaminlerin de arttırılması yoluna gidilir. Uzun dönem protein sınırlandırılması yapılmışsa anemi sebebi olabilir ve bundan dolayı demir alımının arttırılması gerekir. Ayrıca kalsiyum alımının da arttırılması gereklidir.

Proteinler; GFR %15’ten düşükse 20 gram üstündeyse 40 gram ve daha fazla arttırılabilir. Hasta diyalize giriyorsa 1-1,2 g/kg protein verilebilir. Anüri ve oligüri durumu varsa sıvı alımı da sınırlandırılır. Bol miktarda karbonhidrat verilmelidir. Lokum, akide şekeri ve nişasta polimerleri gibi saf şekerler de gerekir.

Yağlar yüksek miktarlarda alınmamalı ve beslenmede %25-30 oranını geçmemelidir. M ve P arttırılarak S’ler azaltılır. Böbrekler terminal döneme kadar sodyumu atabilmektedir. Ödem gibi durum söz konusu değilse sodyum sınırlandırılmaz. Eğer anüri ve oligüri varsa sınırlandırılabilir. Diyalizde hipotansiyonun önlenmesi için yeterli miktarda verilir. Potasyum düzeyi kanda yükselmişse, anüri ve oligüri de varsa sınırlandırılabilir. Diyalize giren hastalara 39 mg/kg verilebilmektedir. Fosfor sınırlaması da yapılır. Hastanın fosfor bağlayıcı ilaç kullanması da gerekebilir. Eğer ilaç kullanması gerekirse kalsiyum takviyesi de yapılır. Düşük protein içeren diyetlerde yeterli miktarda kalsiyum almak oldukça zordur.

Düşük proteinli diyet yapan hastalarda tiamin, demir, riboflovin, çinko ve folat düşüktür ve bundan dolayı takviye alınması gerekir. Hastaya aktif D vitamini ve eritropoetin verilmektedir. Diyaliz alan hastalar için suda eriyen vitamin takviyesi, özellikle folik asit ve C vitamini gerekir.

Diyaliz ve beslenme:

Diyaliz, vücut sıvılarında bulunan istenmeyen maddelerin yarı geçirgen olan bir zar vasıtasıyla vücuttan atılması işlemi olarak ifade edilebilir. Hemodiyaliz ve periton diyaliz olarak iki şekilde uygulanmaktadır. Hastaya doku yıkımının önlenmesi ve N dengesinin sağlanması amacıyla 35-40 kcal/kg veya günlük 2.000-3.000 kcal enerji verilir.

Diyaliz alan kronik böbrek yetmezliği hastalarının protein ihtiyacı, girmeyenlere göre daha fazladır ve 1-1,2 g/kg alınması önerilmektedir. Bunun nedeni; diyaliz esnasında aminoasitler bir miktar kayba uğradıkları için karşılanması gerekir ve katabolizmanın önlenmesi gerekir. Hastaya çok iyi kalitede proteinler verilmek durumundadır. Alacakları enerjinin yaklaşık %60-65 kadarı karbonhidratlardan, %25-30 kadarı yağlardan verilmelidir. Diyalizde hipotansiyonun önüne geçmek amacıyla da fazla miktarda sodyum verilmesi gerekli olabilir.

Diyalize giren hastaların 1 mmol/kg (39 mg/kg) potasyum almaları önerilir. P alımının ise günlük 1.000 mg civarında olması gerekir. Hastanın suda eriyen vitamin takviyeleri almaları da gerekebilir. Ancak fazla miktarda alınacak olan C vitamini, yumuşak dokuda ve kemikte kalsiyum okzalat birikmesine neden olan okzalik asit oluşmasına yol açabilir.

Böbrek taşı varsa yapılacak diyet:

Hastanın yapacağı diyet, genellikle taşın yapısına bağlı olarak ayarlanmaktadır. Böbrek taşlarının en sık görülenleri kalsiyum okzalat ve kalsiyum fosfat taşlarıdır.

Hiperkalsiürik durumlar; D vitamininin, kalsiyumun ve proteinin fazla miktarlarda alınması, uzun süreli hareketsiz yaşam tarzı ve paratiroid bezinin aşırı şekilde çalışmasıdır.

Kalsiyum taşı:

Diyetle vücuda alınan kalsiyum 400 mg/gün olarak sınırlanır. Fakat bugün artık kalsiyum normal düzeylerde verilmektedir. İdrar asit yapılır. Et, balık, tavuk, yumurta, tahıl çeşitleri, mürdüm eriği ve kırmızı erik ağırlıklı olarak tüketilir. Diyet tek başına idrar pH’ını değiştirmeyeceği için ilaç tedavisi katkı sağlamaktadır.

Kalsiyum okzalat taşları:

Hastaya bol miktarda sıvı verilmelidir. Aslında bol sıvı alımı tüm taşlar için faydalı olmaktadır. Okzalat alımına sınırlama getirilmelidir. Fazla miktarda C vitamini alımı üriner okzalat atımında artışa yol açabilir.

Okzalat yönünden sınırlı olan diyetin etkisinin ne olduğu tam olarak bilinmemektedir. Bundan dolayı fındık, yer fıstığı, badem, çay, kahve, çikolata, mısır, kakao, pancar, taze fasulye, patates, bamya, domates, pazı, ıspanak, roka, hindiba, tere, maydanoz, ebegümeci, kırmızı erik, dere otu, ahududu ve incir gibi besinler tüketilmemelidir.

İdrarı alkali hale getiren diyet önerildiği için süt, meyve ve sebze tüketiminin arttırılması gerekir. İdrarı nötr hale getirdiği için her iki diyette de tereyağı, sıvı yağlar, şeker, nişasta ve margarin rahatlıkla kullanılabilir.

Ürik asit taşları:

Ürik asit taşları, bazı lenf hastalıklarında ve gut hastalığında görülmektedir. Bu durumda idrar alkali yapılır. Hastaya pürinden kısıtlı bir diyet verilir. En zengin besin kaynakları olarak sardalya, sakatat ve ençüezdir. Et, balık, ıspanak, kurubaklagil ve bezelye gibi besinler de orta zenginliktedir. Sebze, meyve, süt, yumurta, peynir ve tahıl çeşitleri ise daha az zenginlikte kaynaklardır.

Magnezyum amonyum fosfat taşları:

Bu tür böbrek taşları daha çok kadınlarda görülmektedir. Etkili bir diyet tedavisi bulunmamaktadır. Hastaya tedavide cerrahi ya da ultrasonik girişimler uygulanmaktadır.

Sistin taşları:

Bu tür böbrek taşları çok nadir görülmektedir. Metabolik bozuklukta idrarda sistin görülme olasılığı vardır. Hastanın günde 3-4 litreden az olmamak kaydıyla bol miktarda sıvı olması gerekir. İdrarın alkali hale getirilmesi gerekir. Hasta için methionin yönünden sınırlı bir diyet yapması tavsiye edilir. Etler diyette en zengin kaynaklardır. Sırasıyla kurubaklagiller, peynir, süt, sebze çeşitleri, kuruyemişler sayılabilir. Besin değeri açısından en fakir olarak meyveler son sırada gelmektedir.

Leave a Reply