Vajinal Akıntılar ve Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar: Belirtiler ve Doğru Tedavi Seçenekleri

Vajinal akıntı, her kadında ergenlik döneminden sonra olabilen normal bir durumdur. Kimi zaman miktarı artıp azalabilen bu akıntılara fizyolojik akıntı denir. Bu akıntılar anormal bir durum değildir.

Kadınlarda vajinal enfeksiyonun en önemli belirtilerinden biri, normalden farklı şekilde akınılar olmasıdır. Enfeksiyondan kaynaklanan akıntı ile normal akıntı arasındaki farklar nelerdir? Şimdi bunları inceleyelim.

Normal Vajinal Akıntının Özellikleri

Normal vajinal akıntı her kadında meydana gelebilecek, endişe edilmemesi gereken bir durumdur. Nemli bir organ olan vajinada oluşan bu akıntıların kaynağı rahim, rahim ağzı ve haznedir. İçeriğinde ise vücut hücreleri, bakteriler ve diğer mikrobiyolojik canlılar ile büyük oranda su bulunur.

İnsan vücudunda çok sayıda bakteri yaşamaktadır. Ancak bakteri denince aklımıza hemen zararlı olanları gelmemelidir. Sanılanın aksine vücudumuza yararlı bakterilerde bulunur. Normal flora olarak adlandırılan bu grup bakteriler, dış ortamdan vücudumuza giren patojen bakterilere engel olarak hastalıklardan korunmaya yardımcı olmaktadır. Aynı şekilde vajinada da çok sayıda bakteriler bulunmakta ve kadınları ürogenital hastalıklardan, kötü kokudan ve yoğun içerikli akıntılardan korumaktadır.

Normal akıntının kaynağı rahim ve rahim ağzında yer alan salgı bezleridir. Bu bölgeden salgılanan akıntılar beyaz renkte kokusuz ve yumurta akı gibidir. Genital organda yanma, kaşıntı ve huzursuzluk hissi ortaya çıkarmaz. Bu akıntıların miktarı değişkendir. Bu değişkenliğin sebebi adet günüyle bağlantılıdır. Adet gününün ortalarında miktarı artmakta olan bu akıntıların rengi de normalden koyu olabilmektedir. Miktarı artar ancak buna rağmen iç çamaşır değişmenizi gerektirecek kadar bir rahatsızlık yaratmaz.

Saydıklarımızın dışında, cinsel aktivite sırasında da akıntıların miktarı artış gösterir. Cinsel akıntıların salgısını bartolin bezleri düzenlemekte ve bu akıntılar vajinaya kayganlık sağlayarak cinsel ilişkiyi kolaylaştırmaktadır.

Enfeksiyonu İşaret Eden Akıntılar

Yukarıdaki başlıkta saydıklarımız normal, her kadında olabilecek ve tedavi gerektirmeyen akıntılardır. Ancak saydıklarımızın dışındaki akıntılar, üreme yollarında bir enfeksiyon bulgusu olduğunu göstermektedir. Ürogenital sistemde oluşan enfeksiyonlar renkli, kokulu, rahatsız edici özelliklere sahiptir. Akıntıda sarı yeşil renk, kötü koku, gri ve sulu, kimi zaman köpüklü olması ve ilişki anında kokuda belirgin artış olması, vajinada enfeksiyon olduğunun belirtilerindendir. Enfeksiyonlu vajinal akıntıların en fazla görüleni mantar enfeksiyonlarıdır.

Mantar Enfeksiyonuna Ait Akıntının Özellikleri

Mantar kaynaklı enfeksiyon oluşumu genelde antibiyotik kullanımı sırasında, gebelikte ve yukarıda belirtilen durumlarda ortaya çıkar. Bu akıntıların rengi süt kesiği tarzında ve beyazdır. Yoğun bir görünüme sahip olan bu akıntılar vajinada kızarıklık, yanma ve kaşıntıya sebebiyet verir.

Kadın üreme sistemi enfeksiyon açısından yüksek risk taşımaktadır. Organ haznesi geniş olduğu için mikrop girişine açık bir yapıya sahiptir. Ancak enfeksiyon riskinin yüksek olmasıyla beraber vajinanın mikroplara karşı korunması da o kadar kuvvetlidir. Ancak bu korunma karşısında bakterilerin dengeyi kendi yönlerine çevirmesi sonucu üreme yollarına enfeksiyon bulaşır.

Vücut savunmasının bakteriler karşısında yenik düşmesinin birinci sebebi, bu enfeksiyonları taşıyan biriyle cinsel ilişki yaşanmasıdır. En çok bulaşma sebebi cinsel ilişkiden dolayıdır. Ancak bunun yanında bazı faktörler de mantar enfeksiyonuna neden olabilmektedir. Bunlar:

  • Genital bölge hijyeninin sağlanmaması
  • Başkasına ait iç çamaşır giyilmesi
  • Pedlerin uzun süre kullanılması
  • Klozet kullanılması
  • Havuz ve denizlerden bulaşan enfeksiyonlar
  • Çok eşli cinsel hayat
  • Cinsel ilişki sonrası vajinanın iç kısmının suyla yıkanması
  • Vajinal temizliğin anüsten üreme yollarına doğru yapılması
  • Vücudu sıkan iç çamaşır giyilmesi
  • Stres ve uykusuzluk
  • Alkol ve sigara
  • Beslenme problemleridir.

Bu etkenler, enfeksiyon bulaşmasına neden olmaktadır.

Enfeksiyonların Tedavisi

Vajinal akıntılar, kadın hastalıkları içerisinde en basit tedavi edilenidir. Bunun yanında en sık rastlanan kadın hastalığıdır. Ancak basit olmasına rağmen tedavi edilmediği zaman çok ciddi sağlık sorunları ortaya çıkmakta, sonu kısırlığa kadar gidebilmektedir. Tüplere hasar veren enfeksiyonlar, çocuk sahibi olmayı engellemektedir.

Eş (Partner) Tedavisinin Önemi 

Yukarıda da belirttiğimiz üzere üreme sistemine enfeksiyon bulaşmasındaki en önemli etken cinsel ilişkidir. Bu enfeksiyonlar erkeklerde pek belirti bulgu vermese de kadınlarda akıntıya neden olarak sağlık problemlerine neden olmaktadır. Enfeksiyon yapan patojenler, cinsel ilişki sırasında erkekten kadına geçerek akıntıya neden olabilmektedir.

Ancak şuna dikkat etmek gerekir; kadınlarda oluşan her vajinal enfeksiyonun kaynağı cinsel ilişki anında erkekten bulaşan patojenler değildir. Enfeksiyon, başka birine ait iç çamaşırı giyerek de bulaşmış olabilir. Erkekten bulaşan enfeksiyon, tedavinin ardından cinsel ilişkide yine bulaşabilir. Çünkü erkek birey tedavi olmadığı için bu patojenleri taşımaya devam etmektedir. Kadınla beraber erkek de tedavi olmalıdır. Aksi takdirde enfeksiyon tekrarlayabilir. Tekrar enfeksiyona yakalanmamak için, kadınla beraber erkek bireyin de tedavisinin yapılması şarttır.

Tedavide Yara Yakma (Katerizasyon)

Vajinada meydana gelen akıntılar çoğu kadın tarafından dikkate alınmamaktadır. Gerekli tedavi zamanında yapılmadığı için de enfeksiyon rahim ağzına kadar ilerlemektedir. Böyle bir durum oluştuktan sonra antibiyotik ve fitil tedavisi etki etmemektedir. Çünkü antibiyotikler rahim ağzının içine kadar geçemezler. Bundan dolayı ortaya kronikleşmiş rahim ağzı iltihabı çıkmaktadır. Bu ilerlemiş enfeksiyonun tedavisi, patojenlerin enfekte ettiği dokuların tahrip edilmesinden geçer. Bu dokuların tahribi için elektrokaterizasyon işleminden yararlanılır. Halk arasında yara yakma olarak bilinen bu tedavi ile, yüksek ısıya maruz kalan mikroorganizmalar anında yok olarak enfeksiyon temizlenmektedir. Genel anestezi gerektirmeyen bu işlemde yüksek voltajlı elektrik yüklü metal cisim sayesinde rahim ağzında bulunan enfekte bölgelere dokunularak tedavi gerçekleştirilir. İşlem sırasında ağrı hissi pek oluşmaz. Sol bacak altına yerleştirilen topraklama sistemi ile vücut yanık ihtimalinden korunur.

İşlemin ardından yakılan bölgede bulunan sağlam dokular harekete geçerek tahrip edilen bölgeleri onarırlar. Böylece hem enfeksiyon bulaşan bölge temizlenmiş olur hemde akıntıların önüne geçilir.

Katerizasyon işleminin ardından 1 ay süreyle cinsel ilişkiye girilmemesi gerekir. Yakılan bölgedeki dokuların atılması 2-3 hafta kadar sürer ve bu süre içerisinde az miktarda kokulu ve bazen kanlı akıntı meydana gelebilir. Bu tip akıntılar olması olağan bir durumdur.

Rahim ağzının katerizasyon işlemiyle yakılmasından 1 ay sonra doktorunuza muayene olmanız gerekmektedir. Yaranın durumu hakkında doktorunuz size gerekli bilgiyi verecektir.

Mikrobik Akıntılardan Korunma Yolları

Enfeksiyonlu akıntılar kolayca bulaşabilen ve kolayca tedavi edilebilen hastalıklardır. Ancak basit gibi görünmesine rağmen yine de enfeksiyon bulaşmadan önce önlemlerin alınmasında fayda vardır. Küçük önlemler ve hijyen korunması sayesinde bu rahatsız edici durumların hiçbiri ortaya gelmemektedir. Bu önlemleri şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Cinsel yaşamda yalnız bir eş tercih edilmelidir. Birden fazla eş ile cinsel ilişkiden uzak durulmalıdır.
  • Cinsel ilişkinin ardından hazneye temizlik amacıyla su tutulmasından uzak durulmalı ve yerine doğum kontrol yöntemleri kullanılmalıdır.
  • Hazne temizliğine dikkat edilmeli, dış dudaklara bakım verilmelidir.
  • Pedler uzun süre kullanılmamalı, kirlendiği zaman vakit geçirmeden değiştirilmelidir.
  • Vücudu sıkan iç çamaşır giyilmemelidir.
  • Halka açık yerlerde klozet kullanımından uzak durulmalıdır.
  • Deniz ve havuz bölgelerinde soyunma odalarının enfeksiyon riski taşıdığı bilinmelidir.
  • Vajina temizliği yapılırken, makattan üreme organına doğru temizlik yapılmamalıdır.
  • Aşırı yemekten ve kilo almaktan kaçınılmalıdır.

Akıntı Tahlili ve Kanser

Kadınların jinekolojik muayenesinde, rahim ağzı kanseri için 30 yaşından itibaren kadınlar için kurtarıcı etkisi bulunan akıntı tahlili alınıp incelenmesi hayat kurtarıcı bir durumdur. Çünkü 30 yaş üstü kadınlarda rahim ağzı kanseri ortaya çıkabilmektedir. Hücre ağzında bulunan akıntı hücrelerinin tahlil edilmesi (smear) oldukça basit bir girişimdir. 5-10 saniye sürmekte ve acısız olmaktadır. Smear sayesinde sorun varsa erken teşhis edilmekte ve tedaviye başlanmaktadır.

Cinsel yaşamı olan her kadın, yılda 1 defa smear yaptırmalıdır. Art arda 3 yıl temiz sonuç alındığı takdirde, her 2 yılda bir smear yaptırması gerekmektedir.

Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar

1. Bel Soğukluğu

Oldukça sık görülen bir üreme yolu hastalığıdır. Bel soğukluğu hastalığına yakalanan bireyler bu enfeksiyonu cinsel ilişki yoluyla partnerleri bulaştırırlar.

Belirti-Bulgu

Bu enfeksiyona yakalanan kadınlarda hafif karın ağrısıyla birlikte kötü kokulu akıntılar ve idrar sırasında yanma görülebilir. Bazı durumlarda daha şiddetli belirtiler ortaya çıkabilir. Kasık ve karın bölgesinde şiddetli ağrı, kötü kokulu akıntı, ateş, cinsel ilişki sırasında ağrı olması gibi belirtiler görülebilir.

Cinsel ilişki anında bulaşabilen bu hastalık, eşinizin penisinde yara tarzı açıklıklardan size geçmiş olabileceği gibi başka enfeksiyonları da size taşımış olabilir.

Tanı

Bel soğukluğunun kesin tanısı, doktor muayenesi alınan akıntı tahlilinin mikroskobik incelemesi ve kan tahlillerinden sonra konur.

Tedavi

Eğer şiddetli bir enfeksiyon durumu yoksa, oral antibiyotik tedavisi ile 2 hafta içerisinde iyileşme sağlanabilir. Ancak enfeksiyonun şiddetli olması halinde hastanede gözlem altında tedavinizin yapılması gerekebilir. Hastanede damar yolu aracılığıyla verilen antibiyotikler sayesinde iyileşme sağlanabilmektedir. Bel soğukluğuna yakalandığınızdan şüpheleniyorsanız, eşinizinde gerekli tahlilleri olması gerekmektedir. Çünkü bulaşma yolu sık olarak cinsel ilişkide eş aracılığıyla olmaktadır. Yalnızca siz tedavi olduğunuz zaman, eşinizle cinsel ilişkiniz sırasında tekrar size mikrop geçebilmektedir.

Bel soğukluğu ile Anal-Oral Seks İlişkisi 

Genital enfeksiyonların bulaşması için penis ile vajina teması şart değildir. Enfeksiyon, anüste daha kolay bir şekilde çoğalır. Bel soğukluğu ve diğer enfeksiyonel hastalıklar anal ilişkide daha kolay bulaşmaktadır. Bu tür enfeksiyonlar anal ve oral seks aracılığı ile de bulaşabilmektedir.

Bel Soğukluğunun Uzun Dönemde Zararları

Hastalığın tedavi edilmemesi veya tedaviye geç kalınması durumunda enfeksiyon rahim, tüpler ve yumurtalıklara etki ederek kısırlığa neden olabilmektedir. Ayrıca enfeksiyon kana karışırsa ölüme kadar gidebilir. Akıntıyı önemsemeyerek muayene olmamak kötü sonuçlar doğurabilir. O yüzden akıntı bile olsa doktora başvurmanız gerekmektedir.

Bel Soğukluğundan Korunmak 

Bel soğukluğunun en çok bulaştığı durumun şüpheli cinsel ilişki olduğunu yukarıda belirtmiştik. Bundan dolayı, partnerinizin penisinde yara, akıntı veya kızarıklık gibi durumlar varsa doktora başvurmanız gerekmektedir.

Ayrıca tek eşil cinsel yaşam sürmek, bu tür hastalıkların bulaşma ihtimalini azaltacaktır. Anal ilişki, vajinal ilişkiye göre enfeksiyon kapma olasılığınızı artırmaktadır.

2.Frengi

Frengi, cinsel temas sonucu bakteri yoluyla bulaşabilen bir enfeksiyon hastalığıdır. Geçmiş zamanlarda ülkemizde oldukça sık görülmesine rağmen, günümüzde artan tedavi seçenekleri ile bu sayı azaltılmıştır. Ancak frengi olan erkek sayısı artmaktadır. Hastalık cinsel bölgeleri, ağız ve dudakları etkilemekte, tedavi edilmediğinde ise beyin ve kalp gibi hayati organları etkileyerek ölüme kadar gidebilmektedir.

Belirti-Bulgular

Frengi hastalığının belirtilerinin görülmesi 3 ay sonrasına kadar uzayabilmektedir. İlk belirti olarak cinsel gölgede yara görülür. Yara erkeklerde penis üzerinde, kadınlarda ise rahim ağzı veya haznede görülebilir. Bu yara gözle görülmez, ancak doktor muayenesinde görülebilir. Ayrıca kasık gölgelerindeki lenf bezlerinde şişme meydana gelir. Bu belirtilere sizde olmasına rağmen tedavi olmazsanız, haznedeki yara kapanır. Ancak bu yaranın kapanması, mikrobun yok olduğunu göstermez. Yara kapanmasına rağmen mikrop yayılmaya devam etmektedir.

Mikrop vücudunuza bulaştıktan yaklaşık 2 ay sonra halsizlik, kızamık gibi görünen kırmızı renkte döküntüler, ağız içerisinde beyaz yaralar ve cinsel bölgede yaralar oluşur. Bu belirtiler enfeksiyonun ilerlediğini, tüm vücuda yayıldığını göstermektedir.

Tanı

Hastalığın tanısı için önce bazı kan tahlilleri istenir. Kızamık benzeri döküntülerden alınan parçalarda mikroskobik incelemeye tabi tutularak mikrop varlığı saptanır. Kanda bulunan RDR, VDRL, TPHA, PCR gibi antikor testleri de yapılarak tanı koymakta kolaylık sağlanabilir.

Tedavi

Her hastalık gibi frengiye de erken tanı koymak, enfeksiyonun vücuda yayılmadan tedavi edilmesini sağlar. Enfeksiyon ilerleyerek organlara zarar vermişse bu organlardaki hasarı onarmak imkansızdır.

Frengi tedavisinde doktorunuzun vereceği antibiyotikleri kullanarak tedavi olmanız gerekmektedir. Tedavi sırasında tahlilleri tekrar tekrar yapılarak bakteri sayısındaki azalmalar izlenmelidir. Tedavinin 2. gününden itibaren hastalığa bulaştırma durumu ortadan kalkar. Hastalığın etkilediği dokuların durumuna göre tedavi süresi değişebilir. Tedavi sonrası 10 gün cinsel temastan kaçınılması gerekir. Frengi hastası olan bireyin partneri de muayene edilmelidir.

3.AIDS

AIDS, 1984’de Amerika’da tespit edildi. Hastalığa yakalanan ilk kişiler homoseksüel bireylerdir. AIDS, insan vücudunun bağışıklık sistemini çökerterek patojenlerin vücudu ele geçirmesine ortam hazırlayan bir hastalıktır. Hastalığın tespitinin ardından, bir virüsün bu hastalığa sebep olduğu ortaya çıktı. Zaman içinde tüm dünyaya yayılan bu hastalık ülkemizde de yaygınlaştı. Tam olarak tedavisi bulunamayan AIDS, bulaştığı kişileri ölüme kadar sürüklüyor. AIDS’in (Kazanılmış bağışıklık yetmezliği sendromu) cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır. Hastalığa sebep olan virüsün adı HIV, Türkçe anlamı insan immün yetmezlik virüsüdür.

AIDS’in Bulaşma Yolları

AIDS’in en bilinen bulaşma yolu cinsel ilişkidir. Ancak bu hastalığın yalnızca cinsel ilişki ile bulaştığını sananların sayısı oldukça fazladır. AIDS yalnızca cinsel ilişki ile bulaşmamakta, farklı yollarla da vücudumuza girebilmektedir. Şimdi bunları sıralayalım:

  1. Kanında HIV virüsü bulunduran bir kişi ile anal veya vajinal ilişki sonrası bu virüs sağlıklı olan bireye geçebilir.
  2. HIV virüsü taşıyan bir anneden, henüz doğmamış çocuğa bile geçebilir veya doğum sırasında da bulaşabilir.
  3. AIDS hastası olan veya HIV virüsü taşıyan birinin kanıyla temas etmeniz sonucu, kan transfüzyonu ile vücudunuza HIV veya AIDS bulunduran bireyin kanının geçmesi sonucu bulaşabilir.
  4. AIDS hastası veya HIV bulunduran birinden yapılacak organ nakli yoluyla da bulaşabilir.

Kimler Risk Altında?

AIDS hastalığına yakalanma olasılığı fazla olan kişiler; homoseksüeller, hayat kadınları, çok eşli cinsel hayatı bulunanlar, damar yoluyla madde alanlar, sık sık kan transferi yapılan hastalar, doktor, hemşire, ebe gibi sağlık çalışanları, annesi AIDS olan bebeklerdir. Hastalık homoseksüel bireylerde daha fazla görülmektedir. Ancak genç, yaşlı, kadın, erkek herkes bu hastalığa yakalanma riskine sahiptir. Yalnızca homoseksüel bireylere bulaşan bir hastalık değildir. Anal ilişkiyle bulaşma ihtimali, normal ilişkiden fazladır.

Belirti-Bulgular

Virüs vücuda bulaştıktan sonra 2 gün içerisinde bazı belirtiler verir. Halsizlik, yorgunluk, ateş ve baş ağrısı görülebilir. Bu 1-2 günlük sürenin ardından hastalık belirtileri kaybolur ve virüs sessiz ilerler. Bu dönemin süresi değişkenlik göstermekle beraber, 2 yıla kadar sürebilir. Bu süre sonunda esas belirtiler ortaya çıkmaya başlar. Bunlar:

  • Şiddetli yorgunluk ve halsizlik
  • 3 ay içerisinde 6 kilo kaybı
  • Ateş yükselmeleri ve ateşin kontrol altına alınamaması
  • Sürekli olarak az miktarda ishal
  • Sık grip, nezle, idrar yolu enfeksiyonları, zatürre
  • Ağızda beyaz yaralar oluşması
  • Gece terlemeleri
  • Akciğer hastalıkları sayılabilir.

Bu belirtilerden birkaç tanesinin olması bile şüphelenilmesi için yeterlidir.

Tanı

ELİSA testinin uygulanması, hastalığın tespit edilmesi için en etkili yoldur. Bu test sonucunda virüs bulunursa ekstra testler yapılmaya devam eder. ELİSA testi yalnız başına tanı için yeterli olmamaktadır. Kesin tanı Anti-hıv testi sonucunda konur. Belirtilen şikayetlerde hastaneye başvuran kişilerde ELİSA testi negatif sonuç verse bile 6 ay aradan sonra testin tekrarlanması gerekir.

Tedavi

Maalesef AIDS tedavisi henüz olmayan bir hastalıktır. Vücuda bulaşmış olan virüsü yok etmeye yarayan bir ilaç bulunamamıştır. Ayrıca önlem amaçlı bir aşısı da yoktur. Yapılacak tedavi, hasta bireyin kalan ömrünü rahat bir şekilde geçirmesini, yaşam süresini biraz uzatmaya yöneliktir. Ancak moleküler ve genetik çalışmalar devam etmekte, AIDS için bir tedavi yolu bulma çabaları devam etmektedir. Hastalığın henüz bir tedavisi olmadığı için de AIDS’e yakalanmamak ve dikkatli olmak sizlere tavsiyemizdir.

AIDS Hastalığından Korunma Yolları

AIDS’in en fazla bulaşma yolu olarak bilinen cinsel ilişkide korunma yollarını bilmek gerekmektedir. Cinsel ilişkide kondom kullanımı hastalığın yayılmaması için önemli bir gerekliliktir. Çok eşli cinsel yaşamdan uzak durulmalı, anal ilişkiden kaçınılmalıdır.

Diğer bulaşma yolu olan kan nakli de dikkat edilmesi gereken bir durumdur. AIDS testi yapılmamış bireylerden size kan transferi yapılmasına izin vermeyin. Ayrıca kullanılmış sağlık aletlerini tekrar kullanmamak gereklidir. Vücutta oluşan yaralardan da bulaşabilen bu hastalığa karşı, yaralarınızı koruyucu bantla koruyunuz.

AIDS Hakkında…

AIDS hakkında yanlış bilinenlerin önüne geçilmesi gerekmektedir. Aynı tabaktan yemek yemekle, aynı bardağı, kaşığı kullanmakla AIDS bulaşmaz. Yanaktan öpüşme, öksürük ve sarılma gibi yollarla da HIV virüsü yayılmaz. Toplum içerisinde kalabalık ortamlarda bulunmakla virüs size bulaşmamaktadır.

Yazar: Mehmet Ali Bozkurt

Leave a Reply