Zayıflama hastalığı (Anorexia Nevrosa) sebepleri ve tedavisi

Kişinin şişmanlama korkusu yaşaması veya şişman olmadığı halde kendisini şişmanmış gibi görme duygusuna anoreksiya nevroza denmektedir. Yazımızda zayıflama hastalığı ya da takıntısı (anoreksiya nevroza) sebepleri ve tedavisi hakkında bilgiler vermeye çalışacağız. İşte, detaylar;

Zayıflama takıntısı olan kişilerde çok az yeme, hatta uzun süreli bir şey yemeksizin durma görülmektedir. Bu kişilere yemek yemeleri için yapılan ikna çalışmalarına karşı çok yoğun bir direnç gösterirler. Yemek yemelerini engelleyecek herhangi bir mide hastalığı, bulantı veya karın ağrısı yoktur. Zayıflama arzusu çok sıra dışıdır ve çevresindeki kişilerin dikkatini çekecek boyuttadır. Yemek yememe konusunda kendilerini zorlarlar, çünkü kendilerinin şişman olduklarını düşünürler ve çok ince bir vücuda sahip olmayı isterler. Vücudunun herhangi bir yerinde yağlanma olması durumunda, buraya tıkılırlar ve sıklıkla aynaya bakarak durumlarını incelerler.

Anoreksiya nevrozası olan kişilerin bazısı iştahlarının çok olduğunu düşünür. Bundan dolayı da ya iştah kesici ya da metabolizmanın hızlanmasını sağlayacak çözümler ararlar. Bu çözümlerde bitkisel ilaçlar veya tıbbi bazı ilaçları kullanmak isterler. Hatta iştah kessin diye uyuşturucu madde kullanımı da görülebilir. Özellikle kabızlık ve idrar söktürücü ilaçlar kullanıp, vücutlarından dışkı ve sıvı atmaya çalışırlar. Bazı kişiler de spor salonlarına gitmeye başlar buraların müdavimi olurlar. En sonunda tüm bu çabaların karşılığında giderek zayıflarlar ve sıfır beden olurlar. Yapılan bütün bu uğraşlar vücudun direncini ve bağışıklığı bozmaktadır. Buna bağlı olarak zayıflama hastalığı için ölümcül bir hastalık diyebiliriz. Yaşanan ölüm oranları yaklaşık yıllık olarak 0,5 dolaylarında olmaktadır. Küçük bir oran gibi görülse de aslında oldukça yüksektir ve genç kadınlarda bu oran 12 kat daha fazladır.

Zayıflama takıntısı olan hastalar, bu hastalıklarını gizleme eğiliminde olmaktadırlar. Bundan dolayı da hastaların %50’si herhangi bir tanı konulmadan hayatlarını sürdürürler. Kadınlarda olma oranı erkeklere nazaran 10-12 kat daha fazladır ve daha çok 10-20 yaşlar arasındaki genç kızlarda görülmektedir.

Zayıflama takıntısı hastalığında görülen fiziksel belirtiler:

Ortaya çıkan aşırı orandaki kilo azlığı, bu kişilerin vücutlarında değişikliklere yol açmaktadır. Düşük tansiyona, nabızda azalmaya ve vücut sıcaklığında düşmeye neden olabilir. Cilt kuruluğu ve sararma, ellerde morarma ve memelerde küçülme meydana gelir. Bu kişilerde genellikle kandi kendilerini kurturma eylemi de çok sık görülmektedir. Ayrıca dişlerde, diş etlerinde ve tükürük bezlerinde rahatsızlıklar görülebilir.

Bu kişilerde zaman içinde hayati fonksiyonlar tehlikeye girebilmektedir. Yapılan kan sayımında potasyum, sodyum ve şekerde düşme olur. Yapılacak tiroid testlerinde T3, T4 ve TSH düşük çıkabilir. Genellikle kansızlık ve beyaz kan hücrelerinde azlık olur. Kortizol hormonu düzeyinde artış görülür. Yetersiz beslenmeye bağlı olarak kemik kaybı ve adetlerin kesilmesi de görülebilir.

Zayıflama hastalığı ya da takıntısı olan kişilerin bir kısmında hedeflenen bir kiloya ulaşma vardır. Sürekli olarak tartıya çıkar ve kilolarını 34 kiloda tutmak isterler. Kiloları 35 olduğu zaman yemek yemeyi bırakırlar ve 33 olduğunda yeniden yerler. Bu şekilde kısır bir döngüde devam eder gider. Hatta genç kızlar zayıfladıkça adetleri azalmakta ve en sonunda bütünüyle kesilmektedir.

Zayıflık bir prestijdir:

Zayıflamak veya zayıf görünmek günümüzde sosyal çevrelerde bir moda olmuştur. Bu da prestij nedeni olarak görülmektedir. Geçmiş zamanlarda kilolu ve gürbüz görünenler zenginlik ve takdir edilme düşüncesini sağlardı. Bugün, sosyal olarak bu durumun önemi giderek azalma göstermeye başlamıştır. Yani günümüzde zayıf olmak çok daha iyi görülmektedir. Fit vücuda sahip mankenleri gören kız çocuklarının bu kişileri modellemesi sürekli olarak artış göstermektedir. Çocukluktan başlayarak genç nüfusta bile şişmanlık düşük zeka ile özdeşleştirilmeyi ve bu kişilerle alay edilmeyi beraberinde getirmektedir.

Zayıflama hastalığı ya da takıntısı neden gelişir?

En temel sebebi, çocukluk çağındaki yetiştirilme şeklidir. Değişken ve dengesiz olan iletişimler çocukta yeme davranışının bozulmasına neden olabilir. Anne ve babanın uzantısı şeklinde yetişen çocuklar, onların söyledikleri her şeyi yapmayacaklarını vücutları üzerinden göstermek arzusunda olabilmektedirler. Ebeveynler çocuklarını zorladıkça farkında olmadan onların daha az yemelerine neden olabilmektedirler. Çocuk tepkisini belki de bu şekilde ifade etmeyi tercih etmektedir. Bana karışabilirsiniz fakat vücuduma bunu yapamazsınız der gibi mesaj vermeye yönelebilir.

Tepkisel davranışlar ne kadar çoğalırsa, yemek yememelerinin oranı da o denli artış gösterir. Çocuk artık yemek yeme oranını ve niteliğini kendisi ayarlamaktadır. Bu kişilerde kendilerini değersiz, yetersiz ve işe yaramaz görme duyguları gelişir. Ölümle olması gerekenden daha fazla bir zihinsel uğraşa girer. Belki de kilo almayarak ölüm korkusundan kendini korumaya çalışmaktadır.

Başka bir bakış açısından bakılacak olursa, zayıflama hastalığı haz veren bir durumdur aynı zamanda. Yapılan tüm davranışlarda ruhsal manada haz alınan bir durum söz konusudur. Mesela; Uzun müddet aç kaldığında kendi iç dünyasında bu durumu bir takdir meselesi olarak görebilir. Ayrıca kendi iç dünyasında rahatsızlık veren bir duygudan da uzakşalıyor olabilir. Bazı kişiler, suçluluk duygusu yaşadıklarında kendilerini cezalandırmak için yemek yemeyi reddetmektedirler. Bu durumu en çok tetikleyen etkenler cinsellik veya saldırganlıkla ilgili duygular olabilmektedir.

Zayıflama hastalığı nasıl tedavi edilir?

Bu sorunun olduğu kişilerde temel neden anlaşılmadan, tedavinin yapılması uygun olmaz. Çünkü bu durum ruhsal bir savunma mekanizması şeklinde olabilir. Yeme bozukluğu kişinin hayatı için bir risk teşkil etmekle birlikte, ruhsal kimliği dengeleyen bir yanı da olabilir. Bundan dolayı reiki, hipnoz ve NLP gibi tedavi yöntemleri kullanıldığı zaman, hastalık iyileşmez ancak seyri değişebilir. Bu yönden bakıldığında zayıflama hastalığına bir tür bağımlılık gibi de bakılabilir. Bağımlılığı oluşturan durum yemek yememeyle alakalıdır. Bu durumun doğru bir şekilde tedavi edilmemesi, sonrasında başka bağımlılıklara yol açıp bunun yerini alabilir.

Hayati tehlike oluşturabilen bir rahatsızlık olan anoreksiya nevrozada, özellikle potasyum azalmakta ve kalp ritminde bozukluklara neden olmaktadır. Bu durum bazen ölümcül sonuçlar doğurabilmektedir. Ayrıca bu kişiler intihara daha çok meyilli olmaktadırlar. Beslenme yetersizliği ve intihar sonucu meydana gelen ölümlerin oranı %7 düzeyindedir. Aşırı kilo kaybı olan, hızlı kilo veren, vücudunda elektrolit dengesi bozuk olan, kalp sorunları ve intihat riski yüksek olan kişilerin hastanede yatarak tedavi edilmesi gerekmektedir.

Anoreksiya nevroza (zayıflama hastalığı) olan kişilerin tedavisinde, en önce hastanın bu durumu kabul etmesi ve tedaviyi kabullenmesi gerekir. Ardından hastalığın temelindeki neden belirlenmelidir. Yapılan ön çalışmalardan sonra hastaya uygulanan uygun psikoterapi yaklaşımları ile birçok hasta düzelmektedir. Tedavide en başta dinamik psikoterapi metodu tercih edilmektedir. Ailedeki bireylerin de bu sürece katılımları başarı şansını daha da yükseltmektedir. Burada ana neden belirlenemezse, hastalığın tedavisi de zor bir sorun haline gelir. Hasta tedaviyi kabul etmezse, aile ile görüşülür ve hastayla daha iyi nasıl bir iletişim kurulabilir bunların yolları aranır.

Leave a Reply